Add to Flipboard Magazine.

24 Haziran 2012

VİSTİLEF NE DERSE O OLUR: TÜM ÜNİVERSİTELERİ VAKIF ÜNİVERSİTESİ YAPALIM DEDİK; CUMHURBAŞKANI DA ÖYLE YAPILACAĞINI SÖYLEDİ....EĞER YENİ ÜNİVERSİTE YASASI PROJESİNDE İSMİMİZ ANILMAZSA "İNTİHAL" SUÇLAMASI YAPACAĞIZ.

Vistilef'in Önerisi için Ltf. Tkl: http://www.vistilefblog.blogspot.com/2011/12/yeni-universite-yasasi-icin-oneriler.html

Üniversitelere yeni model
Description: http://ads.gercekgundem.com/www/delivery/lg.php?bannerid=568&campaignid=605&zoneid=15&loc=http%3A%2F%2Fwww.gercekgundem.com%2F%3Fp%3D469219&referer=http%3A%2F%2Fwww.gercekgundem.com%2F&cb=92fc9697e7
Cumhurbaşkanı Gül, Kayseri’de adını taşıyan üniversiteyi örnek göstererek, “Yakında YÖK yasası çıkacak. Bu üniversite pilot model olabilir. Vakıfların desteklediği devlet üniversitesi modeli. Yeni bir model çıksın istiyoruz.” dedi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, okumayı hayal ettiği üniversitelerde oğullarının okuduğunu söyledi. Stanford Üniversitesi’nden mezun olan ve Silikon Vadisi’nde çalışan büyük oğlu Ahmet Münir Gül’e sık sık “Dön artık” dediğini ifade eden Gül, “Bana sürekli biraz daha biraz daha diyordu. Son gittiğimde kendisine hak verdim” dedi. Gül, küçük oğlu Mehmet Emre Gül’ün de Harvard’da okuduğunu ifade ederek, “Ben de öyle üniversitelerde okumak isterdim. Artık herkesin bu üniversitelere gitme şansı var“ dedi. Gül okumayı hayal ettiği Stanford Üniversitesi’nin kampüs modelini de ABD ziyaretinde mimarlara incelettirdi ve kendi adına Kayseri’de kurulan üniversite için örnek olarak alınmasını istedi.

Gül, Kayseri’de adını taşıyan üniversitenin Sümer Kampüsü’nde incelemelerde bulundu. Kayseri’ye davet ettiği gazetelerin eğitim muhabirleriyle bir araya gelerek eğitim sistemi ve adını taşıyan üniversiteyle ilgili açıklamalarda bulunan Gül, YÖK yasası çalışmalarının devam ettiğini ifade ederek yeni üniversite modelinin ilk işaretini verdi. Gül, kendi adını taşıyan üniversiteyi örnek göstererek, “Yakında YÖK yasası çıkacak. Adımı taşıyan üniversite pilot model olabilir. Vakıfların desteklediği devlet üniversitesi modeli. Yeni bir model buradan çıksın istiyoruz” dedi.

‘Rektör seçimlerinde çirkinlikler oluyor’

CUMHURBAŞKANI Gül, rektör seçimlerine ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: “Rektör seçimleri doğru bir metot değil, üzücü gerçekten. 20 yıl siyaset yaptım, siyasette görmediklerim çirkinlikleri rektör seçimlerinde görüyorum. Bir bilim adamının, mecburen, yol öyle olunca kendisini seçim kampanyalarına verince yaralar açılıyor üniversitede. YÖK bana 3 isim yolluyor ben birisini atıyorum. Şöyle yapsam açıkçası diyebilirim ki, yetkim böyle. Hepsini alıp dosyalarına baksam incelesem öyle atasam ama bunu Cumhurbaşkanı yapamaz. YÖK yapıyor, bana gönderiyor. Bazen öyle ki insanların CV’sine bakıyorsunuz ki içiniz gider, keşke benim de böyle olsa dersiniz. Gerçekten iyi bilim adamıdır ama idareciliği yoktur. Rektörlük idareciliktir. Birinci geldi kinciyi atadı gibi tartışmalar da buradan kaynaklı. İdeolojik davranmak yanlıştır. Bu sistem yerine mütevelli heyetinin olması, heyetin çok ciddi araştırmalar yaparak rektörü belirlemesi gerekiyor.” 24.06.2012 
Kıvanç El/Vatan


Vistilef 2005 yılından beri üniversitelerin vakıflara devredilmesini öneriyor. Vistilef arşivl bu öneri ile dolu (Bkz: Arşiv). En son önerimiz için ise tıklayın: http://www.vistilefblog.blogspot.com/2011/12/yeni-universite-yasasi-icin-oneriler.html

Vistilef'in izinden giden, bugüne kadar hiç desteklemediğimiz ancak yukarıdaki görüşlerini tümüyle desteklediğimiz Cumhurbaşkanı şunu da açıklasın: Rektör seçimlerinde hangi öçütleri kullanıyor. "İdarecilik" kıstasına nasıl karar veriyor?


HABERE EK (Bunları da daha önce önerdik. YÖK'ü ya YOK edin, ya da VİSTİLEF'e bağlayın): YÖK, devrim niteliğinde bir çalışmaya imza attı. Rektörler artık sadece eğitimle uğraşacak, idareye karışmayacak. Yeni sisteme göre üniversiteleri profesyoneller yönetecek.
REKTÖR YÖNETİMDEN ÇIKIYOR CEO GELİYOR...
Üniversitelerin rektörlük seçimleriyle ilgili devrim niteliğinde yeni bir sisteme geçiliyor. Öğretim üyeleri arasından seçilen adaylar artık üniversitelerde rektör olamayacak, bunu yerine üniversiteleri profesyoneller yönetecek. YÖK’te bu konuyla ilgili çalışmanın sürdüğü haberini veren ise Ankara’da eğitim muhabirleriyle bir araya gelen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül. “Rektör seçimlerinin çok doğru bir şekilde yapıldığı kanaatinde değilim” diye söze başlayan Cumhurbaşkanı Gül, Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) yeni üniversiteler yasası hazırladığını ve rektörlük seçimlerinin bu yasayla birlikte değişeceğini açıkladı. Akademisyenlerin rektörlük siyasetini tarihe gömecek sistemle, üniversitelerde yeni bir dönemin başlayacağını belirten Cumhurbaşkanı Gül, rektörlük sistemiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Gül “Siyasette görmediğim şeyleri rektörlük seçimlerinde olduğunu görüyorum. Hayatını bilime vermiş bilim insanları mecburen kendisini seçim kampanyaları içinde buluyor. Ben onun yerine çok ciddi araştırmalar yapacak akademik rektörle, yöneticinin ayrı olmasını istiyorum. Üniversitelerin finans tablolarının da gözden geçirilmesi gerek. YÖK bu konuda da uzun bir çalışma yaptı, yakında paylaşacaklar” diye konuştu.  Öğretim üyelerinin desteklenmesi gerektiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, eğitim verilen mekanın çok önemi olmadığının altını çizdi. Gül “Gittiğim illerde hep söylerim iş adamlarına; üniversitemiz iyi olsun diyorsanız hocalarınızı destekleyin. Hocalar iyi olduktan sonra barakada bile eğitim yapılır. Oradan çok iyi öğrenciler çıkar ama her tarafı mermer olan bir üniversitede hocalar iyi değilse orada çocuklar sadece iyi vakit geçirmiş olur” diye konuştu. 24.06.2012 Star


16 Haziran 2012

SİBER SALDIRI DEVAM EDİYOR...

15.06.2012 günü Prof. Dr. Veysel BATMAZ'ın Gmail hesabına uyarı geldi: Uyarı: Hesabınıza kısa süre önce Nijerya (196.46.245.29) konumundan erişildiğini düşünüyoruz. Ayrıntıları ve tercihleri göster | Yoksay.
Yine 2005'den beri deactive olan BATMAZ'ın Yahoo hesabına da şu uyarı yapıldı:  We detected a suspicious login to your Yahoo! account (May 27, 2012, 2:20 PM) from Turkey (88.253.8.216).
Bu iki uyarı için de Savcılığa suç duyurusunda bulunuldu. Bu gibi durumlarda bütün elektronik-sayısal iletişim kullananların vakit geçirmeden Savcılıklara suç duyurusunda bulunması gerekli.

15 Haziran 2012

SİBER SALDIRI

Prof. Dr. Veysel BATMAZ'ın Gmail hesabı bugün bir siber saldırı ile ele geçirildi ve "contact" listesindeki adreslere "Madrid'de soyulduğu ve para gönderilmesini istediğine" dair iletiler yollandı. Bu iletilere itibar edilmemelidir. Ayrıca mail hesabı boşaltıldı. Ancak siber saldırılardan korunmanın bir yolunun sürekli şifre değiştirmek olduğu gibi, bazı önemli dokümanların da backup'lanması olduğu kesindir. Bu yolla, Veysel BATMAZ eski iletilerinin bir kopyasına sahiptir. Siber saldırıda maksat, kişinin kendisi olabileceği gibi, yakınlarının da tuzağa düşürülmesi olabilir. Bu konularda hazırlıklı olmak gerekli... Görüldüğü gibi, siber-dijital veri ve platformlarda hiç bir bilgi güvenli değildir ve kesinlikle herhangi bir durumun karinesi veya kanıtı olamaz. İstenildiği zaman ve uzaktan, hatta bilgisayar kapalıyken bile, saldırıya maruz kalmak mümkündür. Herkesi uyarıyoruz.

14 Haziran 2012

MEDYADA PARA KAZANMAK İMKANSIZ; PEKİ, NE YAPMALI? SORUNUN CEVABI BİZDE...


TNT'DE YILIN ŞOK KARARI! BÜTÜN MEDYAYI SARSACAK HABERİ MEDYATAVA AÇIKLIYOR... 
14.06.2012 10:09

© MEDYATAVA- TNT'den canlı yayın sürüyor. Amerikalı yönetici Rany Radd'in bu sabah bütün çalışanları topladığı toplantıdan ilk bilgileri aktarmıştık. O toplantıdan az önce bütün medyayayı sarsacak şok karar çıktı. Yılın bombasını Medyatava açıklıyor...
Amerikalı yönetici Rany Radd, çalışanlara yönelik yaptığı açıklamada TNT'nin kapatılacağını söyledi. TNT'nin Türkiye'deki performasından memnun olmadıklarını açıklayan Redd, çalışanlara 8 ay boyunca maaşların ödeneceğini açıkladı.
Bu karar sonrasında tamamı işten çıkarılacak olan TNT çalışanları büyük bir şok yaşadı. Time Warner'a bağlı olan TNT, 3 Mart 2008'de yayına başlamış. Efe Önbilgin'in kurup yönettiği kanal 4 yıllık performansı sonrasında bekleneni verememişti. Kanal 2011 yılını da büyük zararla kapatmıştı...
Medyatava TNT'de bu sabah 09.30'da başlayan tarihi toplantıyı 09.40'da böyle duyurmuştu.
http://www.medyatava.com/haber.asp?id=93656

06 Haziran 2012

YÖK ESKİ ÜYESİ PROF. DR. İZZET ÖZGENÇ'İ ÖNEMSİYORUZ, UMARIZ YÖK'Ü DE YA YOK EDER, YA DA AŞAĞIDAKİ DÜŞÜNCELERİN UZANTISINDA TADİL EDER... HUKUKU SAĞLAR...

"Türkiye'de de bu tür özel yetkili ihtisas mahkemesinin varlığı gereklidir. Bunun şekli ülkeden ülkeye göre değişebilir. Önemli olan, bu mahkemelerin doğru uygulama yapmasını sağlamaktır. Birtakım uygulama yanlışlarının olduğundan bahisle şu mahkemeyi kaldıralım, şunu kuralım, şunu yapalım, şunu yok edelim gibi yaklaşımları doğru değildir. Mahkemeyi kaldırdın diyelim, kurdun başka mahkeme! Yanlış uygulama o mahkemede de devam eder. Bizim için önemli olan, böyle özel yetkili mahkemenin olması değil. Önemli olan, bir mahkemenin, hangi mahkeme olursa olsun hukuka uygun olarak yargılama yapmasıdır. Soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin hukuka uygun olarak yapılmasını nasıl sağlarız, bundaki hukuka aykırılıkları nasıl önleriz?.. Bunun çabası içinde oluruz. Bizim için o mahkeme bu mahkeme önemli değil ki." Prof. Dr. İzzet Özgenç, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ceza Hukuku Kürsüsü, YÖK eski üyesi


Evet, önemli olan o rektör bu rektör değil, rektörlerin "işlemlerinin hukuka uygun olarak yapmasını nasıl sağlarız, bunların hukuka aykırılıklarını nasıl önleriz?"

04 Haziran 2012

REKTÖRLER SENDROMU SÜRÜYOR... DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK...


Kampuste 13 bin uzaklaştırma

Üniversitelerde son 12 yılda 49 bin öğrenciye soruşturma açıldı.

-         Türkiye’deki üniversite öğrencileri hakkında 2000 yılından bu yana toplam 48 bin 268 disiplin soruşturması açıldı. Disiplin soruşturması açılan öğrencilerden 34 bin 818’ine çeşitli disiplin cezaları verilirken 598’i süresiz olmak üzere 12 bin 939 öğrenci okuldan uzaklaştırıldı.

Üniversitelerde öğrencilerin demokratik haklarını kullanarak yaptıkları her eyleme karşı soruşturma açılması verilere de yansıdı. CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın Bilgi Edinme Yasası kapsamında yaptığı başvuru üzerine Türkiye’de 2000-2012 yılları arasında üniversite öğrencileri hakkıda açılan disiplin soruşturmalarına yönelik veriler açıklandı. Türkiye genelinde toplam 144 üniversitenin disiplin soruşturmalarına ilişkin verdiği bilgileri derleyen MEB’nin verilerine göre 2000-2012 yılları arasında toplam 48 bin 268 öğrenci hakkında çeşitli nedenlerle disiplin soruşturması açıldı.

Soruşturmalar AKP’yle arttı


Disiplin soruşturması açılan öğrenci sayısı AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana artış gösterdi. 2003 yılında 3 bin 19 soruşturma açılırken 2004 yılında 3 bin 553, 2005 yılında 3 bin 625, 2006 yılında 4 bin 27, 2007 yılında 4 bin 194, 2008 yılında 4 bin 444, 2009 yılında 5 bin 308, 2010 yılında 6 bin 1 ve 2011 yılında ise 5 bin 871 olarak gerçekleşti. Hakkında disiplin soruşturması açılan 34 bin 818 öğrenciye ise disiplin yönetmeliği kapsamında kınama, uyarı, okuldan uzaklaştırma gibi çeşitli cezalar verildi. MEB’in verilerine göre 12 yıl içinde kınama cezası verilen öğrencilerin sayısı 8 bin 953 olarak hesaplanırken en fazla kınama cezası 971 öğrenciyle 2010 yılında gerçekleşti. Uyarı cezası alan öğrencilerin sayısı toplam 12 bin 926 olarak hesaplandı.

Öğrencilere yönelik “uyarı” ve “kınamanın” dışında okuldan uzaklaştırma cezası alanların sayısı ise toplamda 12 bin 939 olarak hesaplandı. Bu öğrencilerden 9 bin 824’üne bir, 2 bin 517’sine ise iki dönem uzaklaştırma cezası verildi. 2000-2012 yılında 598 öğrencinin ise okullarıyla ilişiği tamamen kesildi. YÖK’ün 12 Eylül’ün izlerini taşıyan disiplin konusundaki mevzuatına göre öğrenciler hakkında şu suçlamalar (!) nedeniyle disiplin soruşturması açıldı:

“Kütüphaneden izinsiz kitap çıkarmak, Kürtçe ders okutulması talebi, kütüphaneye kitabın iadesinin yapılmaması, izinsiz dergi dağıtmak, izinsiz pankart, döviz açmak, gösteri yapmak, YÖK’ü protesto etmek, izinsiz bildiri okumak, koşu törenine katılmamak.”
-        MAHMUT LICALI / Cumhuriyet

02 Haziran 2012

TURKCELL KRİTİK DÖNEMEÇTE...


MV Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Vargı'nın, 01.06.2012 tarihinde www.mvholding.com.tr sayfasında, "Kamu otoritesi yetkisini kullanarak, artık Turkcell'de yaşananlara müdahale etmeli. Böylece Turkcell'in, süre gelen ortak kavgalarından bağımsız bir şekilde yatırımlarına devam etmesi ve bir dünya markası olarak konumlanması sağlanmalıdır.'' sözlerini "ortak taşıyıcılık" (common carrier) kavramını Türk hukukuna getirmek hedefine göre okumak lazım. İkna olmak istemeyene 'malın sahibi devlet (kamu), gereğini yapın' demekte de mahzur yok. Bunları on yıl önce Karartma: RTÜK Rütüklenemez kitabında yazdık.Veysel Batmaz

TURKCELL’İN ÖYKÜSÜ
Türkiye'de GSM temelli mobil iletişim, Şubat 1994'te Turkcell'in hizmete girmesiyle başladı. Şu anda 40 milyon dolaylarında bulunduğu telaffuz edilen cep telefonu toplam abonesinin yaklaşık dörtte üçü hızla büyüyen Turkcell’den servis alıyor. Turkcell’in buraya nasıl geldiğine bir bakmak gerek: İsveç’te dünyanın ilk özel mobil telefon şirketi olan ComVic’in CEO’su Thorsten Press’in Murat Vargı ile işbirliğine girmesinden 1,5 yıl sonra, yine bir İsveç şirketi olan Ericcson’un da Türkiye’de benzeri faaliyette bulunmasından dolayı, planlı bir şekilde Ericcson ile ortaklığa gidildi. Başta ComVic’de Thorsten Press olmak üzere Murat Vargı ve ona araştırma yapan Prof. Veysel Batmaz, Ericsson’dan Ersin Pamuksüzer, o zamanki Kavala Grubu’ndan Prof. Asaf Savaş Akat ve Sonera’nın katkıları oldu. Türk grupların ve de özellikle Ericcson’dan Ersin Pamuksüzer’in hedef abone rakamları Sonera ve ComVic’den daha iyimserdi. Ancak Sonera’nın ilk on yıl sonunda abone tahmini 600 bin idi.
Türkiye’nin önde gelen grupları, Sabancı dışında, konu ile ilgili bilgilendirildi, ancak ilgilenmediler. Projeye dahil olmamalarının nedeni bilinmiyor, Vargı da bu konuda konuşmak istemiyor. Ancak bunu, projeyle ilgilenmeyen grupların iş odaklanmalarıyla ilgili tercihleri olarak kabul ettiğini düşünmemek için bir neden yok.
Kavala, vizyon sahibiydi ve yeni bir sektöre girme arzusundaydı. Çukurova’dan Mehmet Emin Karamehmet’in en belirgin yönlerinden olan girişimci yapısı, risk alması ve çalışma azmi büyük rol oynadı. Sırasıyla Murat Vargı, ComVic, Ericsson, Kavala, Çukurova ve ComVic’in ayrılması ile Sonera projeye dahil oldu.
Konjontür uygundu. 1988 yılında Türkiye hükümeti Pan European anlaşmasını imzalayarak bu anlaşmaya dahil olmuştu. Dolayısıyla 1991 yılı ihale, 1992 yılında da Pan European ülkelerinde GSM sisteminin başlamasını tavsiye ve zorunluluk haline getiriyordu. Anlaşmayı Türkiye adına dönemin ulaştırma bakanı Ekrem Pakdemirli imzalamıştı.
İhaleye ilk Siemens girmişti, ihale sırasında Telsim Siemens hisselerini satın aldı. Turkcell ve Telsim dışında Motorola ve Jefi Kamhi ihaleye katıldılar. İhale ve teklif süreci iki sene sürdü. Bir iki kere yenilendi.
Turkcell, 1994 yılında da fiili olarak faaliyet geçti. 27 Nisan 1998'de Ulaştırma Bakanlığı ile 25 yıllık GSM lisans anlaşması imzalayan Turkcell, 31 Mart 2006 itibarıyla, yaklaşık 8,0 milyar Amerikan Doları yatırım yapmış oldu. Hisseleri 11 Temmuz 2000'de İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) ve New York Stock Exchange'de (NYSE) eşzamanlı olarak işlem görmeye başlayan Turkcell, NYSE'ye kote olan ilk Türk şirketi unvanını kazandı. 2006 ikinci çeyreğinde de 5 milyon 570 bini faturalı, 24 milyon 260 bini ön ödemeli olmak üzere 29 milyon 830 bin yurtiçi abone sayısına ulaşmış oldu. Turkcell'in Fintur aracılığıyla ve TeliaSonera ile ortak olarak sahip olduğu Azerbaycan, Kazakistan, Gürcistan ve Moldova'daki iştiraklerinin 31 Mart 2006 itibarıyla 6,4 milyon abonesi bulunuyor.