Add to Flipboard Magazine.

28 Kasım 2009

"DEKANI PROFESÖRLER UÇURUR"

2547 SAYILI YASAYI BİLMEDEN “DEKAN” VEYA “REKTÖR” OLUNUR MU? YÖK'E KIZILIR MI?

Bugün, 28.11.2009’da, “bayram değil, seyran değil” diyemeyeceğimiz bir bayram gününde Hürriyet varakının kocaman manşetinde şu cümle yer aldı: FAKÜLTEDE DEKAN İSYANI.

Hürriyet varakının elektromanyetik nüshasında ise haber şu başlıkla verilmişti: “YÖK’E KIZIP İSTİFA ETTİLER”.... İzmir Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi´nde, YÖK´ün Prof. Dr. Celal Artunç´u 9 oy almasına karşın dekan ataması üzerine, başhekim, fakülte kurulu, yönetim kurulu ile biri hariç tüm anabilim dalı başkanları istifa etti. Dişhekimliği Fakültesi´nde görev süresi dolan Prof. Dr. Serhat Çınarcık´tan boşalacak dekanlık için geçen ay aday belirleme seçimi yapıldı. Seçimde, Prof. Çınarcık´la birlikte Prof. Necdet Erdilek ve Prof. Celal Artunç aday oldu. 85 öğretim üyesinden 60´ının oyunu Prof. Çınarcık, 16´sını Prof. Erdilek, 9´unu Prof. Artunç aldı. 17 Kasım´da toplananYÖK Genel Kurulu, 3 aday arasından dekanlığa 9 oy alan Prof. Artunç´u atadı. Bu atama, fakültede ve üniversitede yoğun tepkilere yol açtı. Diş Hekimliği Fakültesi öğretim üyeleri, Prof. Artunç´u “İstenmeyen adam” ilan etti, yapayalnız bıraktı. Öğretim üyeleri, sessiz direnişle Prof. Artunç´un istifasını bekledi. Ancak hakkındaki iddiaların asılsız olduğunu öne süren Prof. Artunç, kendisine haksızlık yapıldığını savundu. DHA´ya verdiği röportajda, “Farklı yakıştırmalarla beni farklı bir sınıfın, farklı bir görüntünün içine sokmaya çalışıyorlar. Beni de üzen bu. Aslında böyle bir görüntüyü açıkçası hak etmiyorum’’ dedi. “Atamaya itirazımızdır”: Fakültede yönetici konumundaki profesörler, Çınarcık´ı dekan atamayan YÖK´ü görevlerinden istifa ederek protesto ettiler…. Prof. Çınarcık, “Öğretim üyeleri demokratik seçime karşın YÖK´ün bu atamasına tepkilerini istifalarıyla gösterdi’’ yorumunu yaptı. Nesrin COŞKUN / DHA

Dekan olmak 2547’ye göre bir hiçtir, “kurul kararlarını uygulamaktan” ve “koordinasyondan” başka bir yetkisi yoktur; bir de Rektör’e karşı “genel gözetim ve denetim” ile görevlidir (Bkz: 2547/Madde 16). Kurullar ise bir fakültede Bölüm Başkanları, Ana Bilm Dalı Başkanları ve öğretim elemanlarından oluşur (Yine Bkz: 2547/Madde 16). Bu “Madde 16”, Dekan atamasını seçime bağlamamış, Rektör’ün dilediğince üç adayı YÖK’e bildirmesini hükmetmiştir. Yani yukarıda haberdeki sorun, oradaki 2547’yi bilmez profesörler tarafından uydurulmuş ve Hürriyet varakı da sazan gibi olaya atlamıştır.

İşin ilginci, bu "olmayan sorunu" yaratan profesörlerin 2547’yi bilmeden, Dekan’a atfettikleri güç ve otoriteyi, Dekan olarak atananın da hissetmesi ve bir güzel, bu "bilmezlikle sakat" kişilere uygulamasıdır. Türkiye’de tüm üniversiteler Dekan ve Rektör’ü bir şey zannederek, onlara büyük güçler atfederek, altlarında ezilmek ve bazen de “yahu demokrasi nerede, seçim yaptık, YÖK bizi dinlemedi, ona kızdık” diye çocuksu maruzatlarda bulunmaktadırlar. YÖK, Dekan atamalarında, listeyi hazırlamakta yasal olarak özgür olan Rektör'e uygun olanını atamakta serbesttir.

İşin gerçeği ise, 2547 sayılı yasa, bütün üniversitede en önemli karar ve işlem mercii olarak BÖLÜM’ü ve ANA BİLİM DALLARINI var etmiştir. Onların almadıkları kararları ne Dekan, ne de Rektör uygulayabilir. Bu kurulları da, dedik ya, öğretim elemanları ve Bölüm ve Ana Bilim Dalı Başkanları oluşturur. Tersini bugüne kadar gören ve zannedenler ve Vistilef’e inanmayanlar Danıştay ve İdare Mahkemeleri kararlarına bakabilir: (Tıklayın Yeter)

Özetle, bugün tüm üniversiteler 2547 sayılı yasayı bilmeyen ve çocuksu kişilerin tahakkümü altındadır. Birbirlerine “kızmaktan” başka bir halt yapmayan bir profesörler ordusu, rektörleri ve dekanları “şeyhi [cahil] mürit uçurtur” misali, uçurmaktadır.

Hepinizin Kurban Bayramı, bilhassa kendilerini rektör ve dekan karşısında kurbanlık konuma düşüren müptezel profesörlere, mübarek ola...

26 Kasım 2009

NE DEKANLAR, NE REKTÖRLER GÖRDÜK... AMA BÖYLESİNİ GÖRMEMİŞTİK... İŞTE, BU DA REKTÖR....

AŞAĞIDAKİ E-MAIL TÜRKİYE'NİN EN "ÜNLÜ" ÜNİVERSİTESİNİN YENİ REKTÖRÜ TARAFINDAN TÜM ÖĞRETİM ELEMANLARINA GÖNDERİLDİ. YORUMSUZ YAYINLIYORUZ:

Kimden: Rektorluk
Tarih: 23 Ekim 2009 Cuma 09:02
Kime: ~Academic Staff; ~Administrative Staff
Konu: 28-29 Ekim Duyurusu

Değerli Meslektaşlarım, Sevgili Arkadaşlarım,
Son zamanlarda her ne kadar yapacak çok işimiz olsa da, bütçe ve sunuş hazırlama gibi çalışmalardan bir nebze nefes alabilmek için 28 Ekim Çarşamba günü saat 13:00’ten sonra ve 29 Ekim 2009 Perşembe günü Cumhuriyet Bayramı kutlamaları nedeniyle derslere ara verilecektir.
Saygılarımla,


Prof.Dr.Halil Güven
Rektör

13 Kasım 2009

KİME NE DEMİŞSE HAKLI ÇIKTI...

İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Mesut Parlak'a,
Rating uzmanı, denetçisi, yönetmeni, organizatörü, köşe yazarı, televizyon artisti ve showman'i, tv program yapımcısı ve sunucusu Prof. AA1'e,
Tarhana çorbası misali araştırma yapan Tarhan Erdem'e,
ve.... Rating için AGB ve TİAK'a:


TRT ve Prof. Dr.Veysel Batmaz haklı çıktı:
reytingde şok!


Reyting ölçümlerinde hile yapıldığını iddia eden TRT haklı çıktı. TRT'nin itirazını haklı bulan mahkeme AGB ve TİAK hakkında şok bir karar verdi...Üsküdar 3. Ağır Ceza Mahkemesi, AGB ve TİAK hakkında TRT’nin yaptığı itirazı haklı buldu ve bu iki şirketin yöneticilerinin bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla yargılanmaları gerektiği kararına vardı. Televizyonlarda yayınlanan programların reyting (rating) ölçümlerinin yapan Anadolu Piyasa Araştırma Hizmetleri AŞ. (AGB) ve Televizyon İzleme Araştırmaları Komitesi (TİAK) yetkilileri hakkında, ticari sırları açıklamak suçundan kovuşturmaya gerek olmadığına ilişkin daha önce verilen karar bozuldu. TRT avukatlarının yaptığı itirazı değerlendiren Üsküdar 3. Ağır Ceza Mahkemesi, iki şirket yöneticilerinin bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla yargılanmaları gerektiği kararını hükmetti.

-AGB VE TİAK YETKİLİLERİ YARGILANACAK-
TRT avukatlarının itirazını kabul eden Üsküdar 3. Ağır Ceza Mahkemesi, şüpheliler hakkındaki kovuşturmaya yer olmadığı kararını kaldırarak, AGB ve TİAK yetkilileri hakkında, reyting ölçümleri yapılan deneklere ait kimlik ve data bilgilerini bazı kuruluş ve reklamcılara ve film yapımcılarına vermek suçundan Türk Ceza Kanununun 239/1 maddesinin ihlali dikkate alınarak kamu davası açılmasına karar verdi. Bu karardan sonra Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı da şüphelilerin yargılanması için kamu davası açtı. AGB Genel Müdürü Craig Jonshon ve TİAK Başkanı Ömer Kayalıoğlu, Kadıköy Asliye Ceza Mahkemesinde, TRT avukatlarının iddiaları doğrultusunda, 5237 sayılı TCK’nun 239/1 maddesi uyarınca ticari sır, müşteri sırrı niteliğindeki bilgi ve belgeleri açıklamak suçundan yargılanacaklar.

-SEKTÖRDE ŞOK-
Mahkemenin bu kararı televizyon yayın sektöründe şok etkisi yarattı. Sektörde, bu kararla televizyon programlarında yapılan reyting ölçümlerinde hile yapıldığı iddialarının doğrulandığı biçiminde yorumlandı.

-YASA NE DİYOR-
5237 sayılı TCK’nun 239/1 maddesi şöyle: Sıfat veya görevi, meslek veya sanatı gereği vakıf olduğu ticarî sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgeleri yetkisiz kişilere veren veya ifşa eden kişi, şikâyet üzerine, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu bilgi veya belgelerin, hukuka aykırı yolla elde eden kişiler tarafından yetkisiz kişilere verilmesi veya ifşa edilmesi hâlinde de bu fıkraya göre cezaya hükmolunur.

http://www.8sutun.com/TRT-hakli-cikti-reytingde-sok_59008.html

12 Kasım 2009

TARHANA ÇORBASI ARTIK KAYNADI...

Kehanetleri ile ünlü araştırmacı gazeteci, eski politikacı, CHP eski Genel Sekreteri ve Sanayi eski Bakanı ve Aydın Doğan Holding’in 18 yılllık genel koordinatörü İnşaat Yüksek Mühendisi Tarhan Erdem, Prof. Dr. Veysel Batmaz’ı, kendisine "zıpır" dediği için mahkemeye vermişti. Bunu ve Veysel Batmaz'ın yerel mahkemeleri kazandığını daha önce duyurmuştuk.

10 Kasım 2009 tarihinde Yargıtay 4. Daire’de yapılan temyiz duruşmasında Yargıtay, "Davalı Prof. Batmaz, ‘zıpır’ kelimesini eleştiri mahiyetinde dikkat çekmek için kullanmıştır; sözleri ifade ve eleştiri özgürlüğünün koruması altındadır" hükümlü Prof. Dr. Veysel Batmaz lehine verilen yerel iki Mahkemenin (İstanbul 12. ve 13. Ticaret Mahkemeleri) kararını onadı. Zaten üç Cumhuriyet Savcısı da, Tarhan Erdem’in ve Doğan avukatlarının şikayetine, benzer gerekçe ile takipsizlik kararı vermişti.

Temyize başvuran olmasına karşın Tarhan Erdem’in kendisinin ve avukatlarının katılmadığı temyiz duruşmasında, Prof. Batmaz özetle şu şekilde kendisini savundu: "Türkiye'de istatistik ve alan araştırması konusunda on-onbeş kişiden biriyim. İletişim Fakültesi'nde Araştırma Yöntemleri profesörüyüm. Davacı, 50 bin kişilik deneklik bir alan araştırması yaptığını söyledi. Ben de ona "zıpır" dedim. Sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada 50 bin deneklik bir tarama yaptığını söyleyen herkese de 'zıpır' derim."

Bundan önce de, yine bir Aydın Doğan yazarı olan Prof. AA1, kendisine "okuma özürlü, cahil" dediği için Prof. Batmaz’ı mahkemeye vermişti. Prof. Batmaz Yargıtay'da, "ben manav değilim, profesörüm, okuma özürlü ve cahil olanları saptamaktır işim, her sömestir yüzlerce öğrenci için yapıyorum bu işi; AA1 benim bir zamanlar öğrencimdi" diyerek davayı kazanmıştı.

Burada dikkate değer ve asıl önemli olan Prof. Batmaz’ın Aydın Doğan’ın yazarlarına karşı davalar kazanması değil fakat Doğan'ın avukatlarının yazarları için mahkemeler başvurup dava kaybetmeleri ve büyük ihtimalle faturayı Aydın Doğan’a kesmeleri. Kısacası, Aydın Doğan çekmedi hiç kimseden, avukatlarından ve köşeci yazıcılarından çektiği kadar. Bir de Ertuğrul'dan çok çekti son yıllarda. Ayrıntılı analiz için linki tıklayın: http://vistilefakademik.blogspot.com/2009_09_27_archive.html

Dava'ya konu olan yazı Internet'te ilk kez yayınlanıyor, tıklayın: http://vistilefakademik.blogspot.com/2009_11_15_archive.html

ARAMIZDAN ERKEN AYRILDIN, GEÇ FARK ETTİK....

10 Kasımlar, matem ve ikaz günüdür.