Add to Flipboard Magazine.

26 Şubat 2007

VİZYON MİZYON

"İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ

MİSYON
Toplumsal konulara duyarlı ve toplumsal sorumluluk bilincine sahip, araştıran, sorgulayan, mesleki etik kurallara uyan, iletişim süreçlerinin tüm boyutlarını bilen, çağdaş, demokratik, eleştirel düşünce yapısına sahip, evrensel düzeyde araştırma yapabilen bireyler yetiştirmek.

Temel İlkeler:

Atatürk İlke ve Devrimlerine bağımlılıkBilimsel ÖzgürlükKatılımcılıkŞeffaflıkGüvenilirlikİnsana saygı

VİZYON
2010 yılında lisans ve lisanüstü düzeyde eğitim veren iletişim fakülteleri arasında öncü olmak."

(Kaynak:
http://www.istanbul.edu.tr/iletisim/?page=template-news/detail&int_Id=89 )

Yukarıda bir iletişim fakültesinin Misyon ve Vizyon ‘statement’larını okudunuz. ISO-9000 kurallarına göre, TSE damgalı bir fakültenin yöneticilerinin her şeyden önce şunu bilmesi gerekli: Vizyon ve Misyon hedefleri, (daha açık yazalım, belki anlaşılmazlıkla karşı karşıyayızdır, bu durumda İ.Ü. İletişim Fakültesi’nde) o kurumda bulunan herkesin katıldığı ortaklaşa bir hazırlık süreci sonucunda, herkesin açıkça kabul ettiği ve benimsediği hedeflerin tanımlarıdır. O kurumda bir kişi bile Vizyon ve Misyon hedeflerine katılım göstermezse, bu hedefler, o kurumun hedefleri olamaz. Bu nedenledir ki, bu “hedef tanımları” değişkendir.

İş bu kadar teknik bir sorun ile bitse iyi, yukarıdaki alıntılanan Misyon hedeflerinde anlam ve kavram hataları vardır.

Baştan başlarsak, “iletişim süreçlerinin tüm boyutlarını bilen, çağdaş, demokratik, eleştirel düşünce yapısına sahip, evrensel düzeyde araştırma yapabilen bireyler yetiştirmek.” cümlelerinde iki yanlış vardır:

Yetişsin veya yetiştirilsin, bir kişi, bir şeyin “tümünü” bilemez; bilimde “tüm” her zaman değişen bir olgunun sonucu olduğundan, bilimsel öğrenme ve yetişme süreçlerinde “tüm”ün öğrenilmesinden çok, öğrenmenin yöntemi öğrenilir ve öğretilir.

İkinci yanlış da, “evrensel düzeyde araştırma yapmanın” ölçütü olmadığından boş bir lâfın tedrisatının yanlışlığıdır. “Evrensel düzeyde” araştırma’dan çok; sadece kapsamlı ve bilimsel araştırma öğrenilirse, Yüksek Öğrenim işlevini yapmış demektir.

Bir de tabii, kelime yanlışı söz konusu olmadan olmaz; burası illetişim fakültesidir:

“Atatürk İlke ve Devrimlerine bağımlılık....”

Bu cümleyi yazan herhalde o sırada “bağımlı” olduğu iksiri fazla kaçırmış ki, “ilkelere bağımlılık” diye bir kavram ortaya çıkartmış. İlkelerle, bir tiryaki, ya da bağımlı gibi ilişkiye girilmez; sadece ilkelere BAĞLI olunur. Üstelik, “benim en büyük karekterim ulusal bağımsızlıktır” diyen bir liderin ilkelerine “bağımlılık” gösterilmez; o ilkelere akıl ve gönülle bağlanılır.

Bir Misyon’da üç yanlış, vizyonu da berbat eder; hele bu vizyon fakültemizdeki tüm öğretim elemanları ve hâttâ çalışanlarının katılımı olmadan, ISO-9000 ilkelerine “bağımlılık” gösterilmeden yapılmış ve okulun tümüne Internet sitesinden DİKTE ettirilmişse, nerede kaldı “demokratiklik” ve “eleştirel düşünce”? Kendinde olmayanı, kim, kime, nasıl öğretecek bu “Fakülte”?

2010 yılına kadar ne yapılacak sorusunu bir yana bırakalım, VİZYON olarak “2010 yılında lisans ve lisanüstü düzeyde eğitim veren iletişim fakülteleri arasında öncü olmak” şiarını edinmiş, “55. yıl kutlamaları” gibi anakronik bir yıldönümü coşkusu yaşayan İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi zaten, iletişim fakülteleri arasında “öncüdür.” Öncü olmanın her durumda, “önce”likle ilişkisi vardır ve ilk “önce” zamansal bir tanımdır. İletişim Fakültesi 55 yıl “önce” başlattığı eğitimi ile, bugün tüm iletişim fakülteleri arasında, ilk ve “öncüdür.” 2010 yılına kadar beklemeye gerek yoktur.

2010 yılına 3 yıl daha vardır. Bu üç yılda neler yapılacaktır? Hangi boya ile duvarlar pembeleştirilecek, hangi sponsor ile sunî parkeler döşenecektir? Okulun girişine hangi “plazma” takılacaktır? Okula eğitim ile ilgili olmayan her şeyi, matah bir şeymiş gibi sunan İdare, şunu bilmelidir; 2010 yılına kadar kütüphanesinde temel iletişim eserleri ve iletişim dergileri bulunmayan; dışarıdan gelen hocaların iki sayfalık ders notları ile idare ettikleri; derslerinde kitap okunmayan; Merkez Kütüphanenin ilgili Veri Tabanlarına erişimi kendi Internet sitesinde bulunmayan bir okul, 2010 yılında, diliyoruz ki, eğitim anlayışını yeniler, reforme eder, yeni ve akılcı bir misyonla, vizyon edinir ve “öncü” olmaz (zaten olduğu bir şeydir) ama “Fakülte” olur. “Fakülte” beceri ve yetenek demektir.

Yukarıda yanlışlıklar içeren Vizyon ve Misyon hedeflerine, Vistilef Grubu katılmamaktadır.

NOT: Bu yazının doğrudan hedefi, İletişim Fakültesi Web sitesindeki “Vizyon ve Misyon” cümlelerini yazan kişidir. Başka kimse üzerine alınmasın...

24 Şubat 2007

Reytinglenmiş Tıf Tıfın Davası Olmaz

AA1 Davayı Kaybetti

AA1, Prof. Dr. Veysel Batmaz’a karşı, “Veysel Batmaz’ın, STAR Gazetesi ve Televizyonlarında, 23-24 Nisan 2003 günü yayınladığı ratinglerin yanlış ölçüldüğünü ileri süren makalelerde, AA1'e, “okuma özürlü”, “yaptığı işi bilmiyor”, “bilgisiz”, danışman-denetçi” gibi sözlerle hakeret ettiği iddiası ile açtığı davayı tümüyle kaybetti.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 14.12.2006 günü, Hürriyet Gazetesi Avukatlarından, aynı zamanda AA1’in de avukatı olan E. Turgut Yücel’in karar düzeltme istemini redetti. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin, Veysel Batmaz lehine 22.09.2004 tarihinde verilen yerel Mahkeme kararını daha önce onamıştı.

Böylece AA1 için iç hukuk yolları kapandı; ona okuma özürlü ve bilgisiz demek hakaret kapsamından çıkartıldı; o şimdi gitse gitse AİHM’e gidebilecek, yolu açık olsun.

MERAKLISINA NOT: Yerel Mahkemenin karar tarihi çok ironik, o gün Kemal Alemdaroğlu hukuksuz bir Rektör olduğu ileri sürülerek Cumhurbaşkanlığınca görevinden alınmıştı. Yargıtay'ın Veysel Batmaz'ı haklı bulan "karar gününde" ise, Yargıtay'daki duruşmaya katılan Veysel Batmaz gözlerine inanamadı. Bir önceki duruşmada, Kemal Alemdaroğlu, Toktamış Ateş'in açtığı bir dava savunması için Yargıtay'da, sanık sandalyesinde oturuyordu. Bu konudaki ayrıntılı haber için Bkz: http://vistilefhaber.blogspot.com/2005_07_14_archive.html

ÖNEMLİ NOT: Veysel Batmaz bu Davada avukat kullanmadı, kendi kendisini savundu.

15 Şubat 2007

VEYSEL BATMAZ'LA "OTORİTERYEN KİŞİLİK ve MİLLİYETÇİLİK" ÜZERİNE...

Türk Medyasına (MEME'sine konuşmayan)
PROF. DR. VEYSEL BATMAZ,
AVUSTRALYA SBS-Turkish RADYOSUNA KONUŞTU....
Özen Özüner’in sunduğu bir radyo programında, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Veysel Batmaz, “Türkiye’de yükselen milliyetçilik ve bu milliyetçiliğin otoriteryen kişilik ile ilişkisi" çerçevesinde, son derlediği kitap
Otoriteryen Kişilik (Salyangoz Yayınları, 2006) üzerine konuştu.

Program, 18 Şubat 2007 günü yayınlanacak. Dinlemek isteyenler aşağıdaki linki tıklıyarak radyo yayınına ulaşabilirler:




http://www9.sbs.com.au/radio/language.php?language=Turkish

13 Şubat 2007

Yılmaz Özdil denilen yeni medya duayeninden inciler...

Soru: İletişim fakülteleri çok tartışılan konu bu sektörde. Siz de iletişim fakültesi mezunusunuz. Verilen eğitimi nasıl buluyorsunuz?

"Yeni duayen" Yılmaz Özdil'den cevap: İletişim fakültelerinin tartışılması lazım. Uygun şekilde dizayn edildiğini düşünmüyorum. Orada her şey yarım yamalak öğretiliyor. Bir dönem hukuk okunuyor ama hukukun 4 yıllık fakültesi var. Türk Dili ve Edebiyatı okunuyor oysa Türk Dili ve Edebiyatı'nın 4 yıllık fakültesi var. İletişim fakültesinde okutulan bütün dersler aslında birer fakülte. Dolayısıyla iletişim fakültesinde okuyan birisi 20 küsür fakültenin özetini okumuş oluyor. Bence iletişim fakültelerinde 3 tane yararlı ders var. Birincisi daktilo. 10 parmak yazmayı öğreniyoruz...

Nidâ: Ama ‘Daktilo’ dersi kaldırıldı…

"Yeni duayen" Yılmaz Özdil'den nidâya nidâ: Ohh kaldırıldı mı? Bana göre tek yararlı ders oydu. O zaman iletişim fakültelerini kapatmakta fayda var.

01 Şubat 2007

BATMAZ'DAN DUYURU:

Aşağıdaki gayri samimi, yapay, sıradan, yanlış; "düşünce özgürlüğünden hareketle eleştiri hakkını kullanan Ergün Babahan'ın" diyerek, Ergun Babahan'a çaktırmadan arka çıkan ve Rektörümüze KARŞI olduğunu bu lapsüs ile açıkça beyan eden bildirinin içinde yer almamaktayım, İstanbul Üniversitesi camiasına duyururum. Benim bildirim, Vistilef'te, daha sözkonusu Babahan'ın "ifade özgürlüğü" ile yakından uzaktan ilişkisi olmayan, Rektörümüze hakaret dolu yazısının Sabah varakında yayınlandığı 23 Ocak tarihinde yayınlanmıştır.

Prof. Dr. Veysel Batmaz


KAMUOYUNA DUYURULUR Sabah Gazetesi yazarı Ergün Babahan'ın 23 Ocak 2007 tarihinde yayımlanan, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak'ı ve şahsında İstanbul Üniversitesi'ni hedef alan köşe yazısının, gazetecilik etiği ile bağdaşmadığını üzülerek görmüş bulunmaktayız. Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Mesut Parlak'ın bizim tarafımızdan savunulmaya ihtiyacı yoktur ancak söz konusu yazıdaki haksız hakaretler ve suçlamalar karşısında sessiz kalmamız da mümkün değildir. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyeleri olarak, düşünce özgürlüğünden hareketle eleştiri hakkını kullanan Ergün Babahan'ın, Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Mesut Parlak'a düşüncelerinden ötürü hakaret etme ve yanlış bilgilendirme yaparak suçlama yönündeki hareketini esefle kınıyoruz.

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyeleri
http://www.istanbul.edu.tr/duyurular/duyuru_icerik.php?505